Hayatın hızlı akışı karşısında artık hepimiz cep telefonlarımızı ve sms’leri, özel hayatımızda olduğu kadar, iş hayatımızda da iletişim şekli olarak kullanmaktayız. Peki, çoğu zaman önemli onaylar vermekte de aracı olarak kullandığımız sms’ler yasal olarak delil midir?
YARGITAY’A göre telefon sms mesajı hukuka uygun delildir.
• Yargıtay, işyerinde müşteri temsilcisi olarak çalışan bir işçinin şirkete karşı açtığı ücret alacaklarına dayanan tazminat davasında, cep telefonundan şirkete gönderdiği sms’i delil olarak kabul ederek, işçinin şirkete gönderdiği sms ile iş akdini kendisinin feshettiğine karar vermiştir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 16.02.2016 tarihli, 2014/27693 E. 2016/2727 K. Sayılı kararında aynen;
“uyuşmazlıkta davacının aynı işyerinde çalışan diğer iki arkadaşı ile birlikte "..... tenezzül edip bizimle konuşmadığınız için biz hariç herkesin haberi olan bir durumu bizimle paylaşmadığınız için bize saygı gösterip değer vermediğiniz, ben, ...... işi bıraktık haberiniz olsun." şeklinde mesaj çektikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı iş akdini haklı bir neden olmadan kendisi feshettiğinden kıdem ve ihbar tazminatı talebinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.” denilmek suretiyle telefon sms’i delil olarak kabul edilmiştir.
• Yargıtay, yine bir başka kararında, işyerinden hırsızlık suçlamasıyla yargılanan işyeri çalışanının, kendisini fark eden patrona gönderdiği cep telefonu mesajını “hukuka uygun delil” olarak kabul etmiştir.
Yargıtay 13. Ceza Dairesi’nin 03.06.2014 tarihli, 2013/17864 E., 2014/19714 K. Sayılı kararında;
“Şikayetçinin işyerinde çalışan sanığın; olay günü gece saat 20.47 de toplu olarak işyerini kapattıktan sonra diğerlerinin gitmesini bekleyip, saat 20.50 de tekrar işyerine gelerek, komşu işyeri kamera görüntülerine göre, kendinde bulunan yedek anahtarla içeri girerek, başka bir müştekiye ait bulunan ve emaneten bırakılan 2 adet laptopu çaldığı, müştekinin olayı fark etmesi üzerine birkaç kez sanığı arayıp laptopları geri getirmesini istediği, devamında, sanığın kendi adına kayıtlı bulunan cep telefonundan müştekiye ait cep telefonuna "... bir daha evi arama, al şikayetini, bir hafta sonra laptopu alırsın, almazsan da sen bilirsin, ben zaten bitmişim, ne olursa olsun" biçiminde bir mesaj gönderdiğinin 6.12.2008 tarihli tutanakla tespit edildiği, sanığın atılı suçlamayı kabullenmediği, anlaşılmıştır.” denilerek uyuşmazlık tespit edildikten sonra devamla,
müştekinin cep telefonuna gönderilen mesaj delilinin hukuka aykırı bir delil olup olmadığı, haberleşmenin gizliliğini ihlal edip etmeyeceği konuları Yargıtay tarafından incelenerek;
• 5237 Sayılı TCK.’nın 132. maddesi vd. hükümleri uyarınca, haberleşmenin gizliliğini ihlalin suç olarak düzenlendiği,
• 5271 Sayılı CMK.’nın 135. maddesi vd. hükümleri uyarınca, şüpheli ve sanığın telekomünikasyon yoluyla yaptığı iletişiminin denetlenmesinin belli koşullara bağlandığı, aynı Kanun'un 206 ve 217/2. maddeleri uyarınca, "Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir." denildiği,
belirtilerek iç hukukumuzda aslında sms delilinin de hukuka uygun bir şekilde elde edilmesi şartıyla hukuka uygun bir delil olabileceği yönündeki yasal dayanaklar tespit edilmiştir.
Uluslar arası hukuk ve iç hukukumuzdaki düzenleme anlamında ortak bir tespit yapan Yargıtay;
• “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesiyle T.C. Anayasasının 36. ve 5237 Sayılı TCK.’nın 26/2. maddelerinde düzenlendiği üzere, hakkın kullanılması bir hukuka uygunluk nedenidir. İddia ve savunma hakkı da; hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeni çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir haktır.“ demiş, bu itibarla; mesaj delili hukuka uygun kabul edilip diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde, mezkur kararda olduğu gibi suçun sübuta erdiği sonucuna varılmıştır.” yönündeki tespiti ile sms delilini hukuka uygun olarak kabul etmiştir.
Facebook kayıtlarının yasal geçerliliği var mıdır?
Kurulduğu ilk zamanlarda, eski dostları internet sitesi aracılığıyla bulmakta ve yıllar sonra yeniden iletişim kurmakta kullanılan facebook sitesi, zamanla kapsamını aşarak toplumumuzun önemli bir bölümünün vazgeçilmez alışkanlığı haline gelmiştir. Arkadaşlarla iletişim dışında, kişilerin bulundukları yerleri, yaşadıkları anları ve düşüncelerini de çoğu zaman paylaştıkları facebook ortamında kullanılan kayıtlara, artık hukuk ve ceza davalarında da taraflarca delil olarak başvurulmaktadır.
Peki Yerel Mahkemelerin ve Yüksek Mahkeme’nin bu konuya bakış açısı nasıldır?
• Yargıtay, alt işverene ait bir şirkette temizlik işçisi olarak çalışan kişinin, çalıştığı işyerinde bazen su basması olaylarının yaşanması konusunda facebooktan yaptığı paylaşımın asıl işvereni küçük düşürücü ve aşağılayıcı nitelikte sayılıp iş sözleşmesinin buna bağlı olarak haklı sebeple feshedilmesi nedeniyle işyerine karşı açtığı işe iade davasında facebook kayıtlarını da değerlendirme konusu yapmıştır.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 17.02.2016 tarihli, 2015/37679 E., 2016/3462 K. Sayılı kararında aynen;
“Somut olayda, davacının temizlik işçisi olarak alt işveren... şirketinde çalıştığı ve bazen işyerinde su basması olaylarının yaşandığı doğru olsa bile, 27.10.2014 tarihinde; "....a gelecek tüm hasta yada hasta yakınlarının dikkatine! Gelirken yanınızda can yeleği, Zodyak bot, çizme, yağmurluk, şnorkel, yüzme bilmiyorsanız simit, makarna, kolluk, ya da bu işi keyfe çevirmek istiyorsanız mayo getirmeniz önerilir" şeklinde facebooktan yaptığı paylaşımın, asıl işvereni küçük düşürücü ve aşağılayıcı nitelikte olup, espri niteliğinde sayılmayacağı, bu sebeple davacının söz konusu eyleminin işveren açısından doğruluk ve dürüstlükle bağdaşmayan hareket olarak değerlendirilip iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık olmadığının anlaşıldığı, davacının bu eylemleri haklı fesih sebebi oluşturacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” denilmek suretiyle Mahkemenin kararının hukuka uygun olmadığı tespit edilmiştir.
Facebook kayıtlarının artık iş sözleşmesinin feshinde de geçerli ve yasal bir delil olarak kullanıldığı tartışmasız bir gerçektir.
Elektronik ortamdan elde ettiğimiz diğer delilleri kullanabilir miyiz?
Teknolojinin hızla gelişmesi ile birlikte, telefon görüşmeleri, elektronik posta yazışmaları, banka kayıtları, elektronik ticaret gibi hepimizin bildiği ve tanıdığı hususların yanı sıra, motorlu araçlardaki yer bulma sistemleri (GPS), kimlik kartlarındaki Radyo Frekansı ile Tanımlama çipleri veya bilgisayarlarda tutulan elektronik kayıtlara da gerektiğinde delil olarak başvurulabilmektedir.
Elektronik verilerin delil olarak kullanılması genellikle haksız fiil davaları gibi konusu cezaya dayanan davalarda gündeme gelmektedir. Örneğin trafik kazasından doğan bir davada, klasik olarak başvurulan tanık, bilirkişi incelemesi vb. gibi delillerin yanı sıra günümüzde GPS (küresel yer bulma sistemi) kayıtları, trafik (MOBESE) ve güvenlik kayıtları gibi çeşitli delillere başvurulabilmektedir. Ya da, bilişim sistemleri, banka-kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık fiilinden kaynaklanan bir davada, bilgisayarların sabit diskleri ya da veri depolamak amacıyla kullanılan diğer parçaları, bilgisayarlarda veri taşımak için kullanılan usb bellek gibi taşınabilir cihazlar, hafıza kartları, cd-rom’lara delil olarak başvurulabilmektedir.
Aynı şekilde fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı ve benzeri bilgi taşıyıcılar da elektronik ortamda elde edilen deliller sınıfında gündeme gelmektedir. Bu veriler aracılığıyla, bir fotoğrafın çekildiği tarih ya da yer (GPS) kaydı veya elektronik postanın gelirken izlediği güzergah gibi çok çeşitli bilgilere ulaşılabilmektedir.
• Yerel Mahkemede açılan bir boşanma davasında, davacı tarafından dosyaya sunulan, elektronik ortamda elde edilen resimler ve elektronik ortamda (sosyal paylaşım sitesi kullanılarak) yapılan görüşmelere ilişkin çıktılar esas alınarak, kocanın güven sarsıcı davranışları sabit kabul edilmiş, buna bağlı olarak boşanma kararı verilmiştir. Yargıtay ise bu kararın aksine, elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıların, diğer delillerle desteklendikleri takdirde "delil" olarak hükme esas alınabileceği, bu verilerin tek başına vakıaların ispatına yeterli olmadığı görüşündedir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 05.02.2014 tarihli, 2013/19577 E., 2014/1926 K. Sayılı kararında;
“Elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıların, diğer delillerle desteklendikleri takdirde "delil" olarak hükme esas alınabileceği, bu verilerin tek başına vakıaların ispatına yeterli olmadığı, hükme esas alınan elektronik ortamdan elde edilen görüntülerdeki şahısların kocanın yakınları olduğunun anlaşıldığı, "Facebook" isimli sosyal paylaşım sitesi kullanılarak kocanın, dayısıyla görüşmelerine ilişkin iletişim kayıtlarının da; davacının, sosyal paylaşım sitesinde kendisini "kocanın dayısı" yerine koymak suretiyle "dayısı ile koca" yazışıyormuş görüntüsü verilerek davacı tarafından oluşturulduğu, davacının da bunu kabul ettiğinin anlaşıldığı, bu halde, sosyal paylaşım sitesi üzerinden yapılan görüşme kayıtlarının da vakıaların ispatında dikkate alınamayacağı (HMK md. 189/2)” görüşüne yer vermiştir.
Dosyada sözü edilen elektronik veriler dışında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliği kabule elverişli ciddi sebep ve deliller tespit edilememiş, Türk Medeni Kanunu m.166.’da yer alan çekilmezlik ve temelden sarsılma olgusu davada gerçekleşmediğinden, boşanmaya karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
Yukarıdaki emsal karardan da anlaşılacağı üzere, elektronik ortamdan elde edilen her türlü veri dosyaya delil olarak sunulabilmekle birlikte, ancak diğer delillerle desteklendiği takdirde hükme esas alınabilecek “delil” olmaktadır.
Av. Betül GÜRSOY HACIOĞLU, Vizyon Dergisi
2017 Mart-Nisan Sayısı